Yeni yayınlar

GDO Ders notları

🚀GDO Sınav Çalışma Notu
İlk olarak 1919 yılında Karl Ereky tarafından
kullanılan “biyoteknoloji” teriminin o zamanki tanımı,
anlamı ve kapsamı günümüze kadar gelişen modern
tekniklerin bu alana uygulanması ile önemli ölçüde
değişikliklere uğramıştır. Son 10-15 yıl içinde hızla
gelişen ve birçok yarar sağlayan biyoteknoloji, 1982
yılında yayınlanan OECD (Organisation for Economic
Co-operation and Development) raporunda; “temel
bilimlerin ve mühendislik ilkelerinin, ham maddelerin
biyolojik araçlar yardımı ile ürünlere dönüştürüldüğü
süreçlere uygulanan teknoloji ” olarak tanımlanmıştır.
Bu yeni alan biyoloji, biyokimya, çevre, enerji,
eczacılık, kozmetik, tıp, veteriner hekimlik, tarım,
orman, hayvancılık, gıda, madencilik ve endüstri gibi
birçok alanda başarı ile uygulanmakta ve insanoğlunun
düşlerini de adım adım gerçekleştirmektedir.

🥘GIDA VE GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ
ORGANİZMALAR
Biyoteknolojik yöntemlerin fazlaca uygulandığı
alanlardan birisi gıda sanayi ve hijyenine ait konular
olmuştur. İnsan sağlığını yakından ilgilendiren ve
artan dünya nüfusunun iyi ve dengeli beslenmesinde
en önemli faktör olan gıdanın; bol, ucuz, kaliteli ve
sağlıklı üretilmesi gerekmektedir. Nüfus artışı ile
istenilen nitelikteki gıdaların üretim artışı birbiriyle
paralel gitmemiştir. Nüfusun hızlı artışı, tarıma
elverişli alanların giderek daralması, erozyonlar, gıda
israfı, üretim teknolojisinin henüz istenilen düzeye
çıkarılamaması, sulamanın yetersiz olması, denizlerin
kirlenmesi gibi çeşitli nedenlerle yakın bir gelecekte
açlık sorununun insanlığı tehdit edecek bir boyuta
ulaşacağı düşünülmektedir.

GDO’LARIN ETKİLERİ
GDO’ların kontrollü ve akıllı teknolojiler
yardımıyla özellikle besinler üzerinde insanların
geleceği için getirebileceği yararlarının yanında
potansiyel zararları veya risklerinin de bulunabileceği
düşünülmektedir 

⚡GDO’ların Potansiyel Yararları
Dünya halk sağlığı problemlerinin başında gelen
açlık ve kötü beslenme sorunu, besin miktarının
artırılması ve içeriğinin zenginleştirilmesi ile
çözümlenmeye çalışılmaktadır. Besin içeriğini
zenginleştirmeye yönelik biyoteknolojik çalışmalar
ile vitamin A yönünden zengin pirinç (golden rice)
üretimi gerçekleştirilmiştir. Dünya üzerinde okul
öncesi dönemdeki üç milyon kadar çocuğun A vitamini
eksikliğinden kaynaklanan görme bozukluğunun
bulunduğu, her yıl 250 000 ile 500 000 kadarının kör
olduğu ve bunların üçte ikisinin de izleyen birkaç aylık
süreçte öldükleri belirlenmiştir. Böylece, pirincin
temel tüketim maddesi olduğu bölgelerde A vitamini
eksikliğinin önlenebileceği düşünülmüştür. Ayrıca,
transgenik yöntemlerle balıklardaki büyüme hormonu
salgısı artırılarak et miktarını çoğaltma çalışmaları da
yapılmıştır 

⚡ GDO’ların Potansiyel Zararları Veya
Riskleri
GDO’lu ürünlerin potansiyel yararları yanında insan
sağlığını olumsuz etkileyebileceği potansiyel zararları
veya risklerinin de olabileceği düşünülmektedir.
Bu bağlamda çok tartışmalı konulardan birisi
biyoteknoloji ile üretilmiş besinlerin, bir ürünün
alerjik proteinini kodlayan geninin bir başka ürüne
transferi ile zaten alerjik olduğu bilinen bir besinin
bu özelliğinin daha da artması veya yeni alerjik
proteinlerin ortaya çıkmasıdır. Yapılan bir çalışmada;
alerjik özelliği olduğu bilinen Brezilya fındığından
alınan bir gen, besin içeriğinin zenginleştirilmesi
için soyaya aktarılmıştır. Ancak bu genin sentezlediği
proteinin, Brezilya fındığındaki alerjik proteinlerden
biri olduğu ortaya çıkmış ve bu transgenik soyanın
geliştirilmesine son verilmiştir


⚡GDO’LAR VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK
Günümüzde GDO’ların insanlar üzerinde getireceği
müthiş yararları yanısıra potansiyel zararları veya
riskleri de tartışılmaktadır. Transgenik bitkilerle ilgili
en önemli problem kullanılan ülkenin doğal yapısını
etkileme tehlikesidir. GDO’ların ekosistemdeki tür
dağılımına etki ederek dengeleri bozabileceği ve
bu nedenle küresel bir çevre ve besin krizine yol
açabileceği belirtilmiştir (20, 24, 25). Bu bitkilerin
ekiminden kaynaklanan çevresel etkilerin irdelenmesi
bakımından ülkenin coğrafi konumu, iklimi, fauna
ve florasının özellikleri, ayrıntılı olarak bilinmelidir.
Aktarılan genlerin doğal bitki türlerine atlayarak
bulundukları çevrenin doğal türlerindeki genetik
çeşitliliğin kaybına, yabani türlerin doğal yapısında
sapmalara ve tek yönlü kimyasal uygulanması sonucu
tek yönlü evrimin teşvikiyle ekosistemdeki tür
dağılımı ile dengenin bozulmasına yol açabileceği
düşünülmektedir 

❓GDO’LARIN HUKUKİ BOYUTU
Artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarına karşı
üretim arzını artırmak için modern biyoteknolojik
yöntemler kullanılarak bir çok transgenetik ürün
elde edilmektedir. Transgenetik ürünlerin gıda
zincirine girmesiyle gıda güveliğinin önemi bir kez
daha vurgulanmış ve GDO’lu ürünlerle ilgili mevzuat
çalışmalarının gerekliliği de ortaya çıkmıştır

💡Dünya Ülkeleri Açısından GDO’ların Hukuki Boyutu
Dünya ülkeleri açısından GDO’ların hukuki boyutu
aşağıda özetlenmiştir (29-31):
📎UNIDO (Birleşmiş Milletler Endüstriyel Kalkınma
Organizasyonu) Sekreteryası’nın 1991 Temmuz
ayında yayınladığı “Organizmaların Çevreye Salınımı
Konusunda Gönüllü Talimatı”,
📎FAO (BM Gıda ve Tarım Organizasyonu)
tarafından Bitki ve Genetik Kaynakları Komisyonu
(CPGR)’nun talebi üzerine hazırlatılan ve 1991 Kasım
ayında yayınlanan“Bitki Biyoteknolojisi Talimatı”,
📎 Gündem 21 (1992) ve Gündem 21’i hayata
geçirme amacı taşıyan “Biyoteknolojinin Risklerinin
Önlenmesi İçin Uluslararası Teknik Direktifleri”,
📎“BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşme’sinin” (1996)
özellikle 8g ve 19. maddeleri,
📎 Gelişmekte olan ülkelerin, biyogüvenlik
kapasitelerini oluşturmalarında UNEP (BM Çevre
Programı) tarafından hazırlanmış olan “Biyogüvenlik
Kılavuzu” (1997),
📎 BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne ek
protokol olarak hazırlanan ve “Cartagena Protokolü”
denilen “Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması Biyogüvenlik
Protokolü”

💡 Avrupa Birliği’nde GDO’ların Hukuki
Boyutu

💡Türkiye de  GDO’ların Hukuki
Boyutu

GDO’LARIN SOSYO EKONOMİK BOYUTU
Disiplinlerarası bir bilim dalı olan biyoteknolojideki
gelişmeler uluslararası bir perspektifle izlenmektedir.
Özellikle ülkenin ticaretine, ekonomik büyümesine
ve rekabetine getirebileceği katkılar dikkate
alınarak hedefler belirlendiği ve işbirlikleri yarattığı
tespit edilmiştir. 

TÜKETİCİLERİN GDO’LU ÜRÜNLERE BAKIŞ
AÇISI
GDO’lara karşı organik tarımcılar, çevreci örgütler,
tüketici örgütleri, bazı politikacılar, tarımsal üretici
örgütleri, küreselleşme karşıtları ve bazı akademisyen
grupların olumsuz görüşleri bulunurken; üretici
firmalar, tarımsal üreticiler, bilimsel kurumlar, uzman
kamu kuruluşları ile bazı ülkelerdeki tüketicilerin
ise destek verdiği görülmüştür (23). Kimilerinin
“Frankeştayn Gıda” kimilerininse “Yeşil Altın” olarak
isimlendirdikleri genetik olarak değiştirilmiş tarım
ürünlerinin yetiştiriciliğiyle birlikte tüketiciliği de
dünyada hızla artmıştır
⚡ KAYNAR
 Almanya’da yapılan bir araştırmanın sonucunda
kadınların özellikle % 56’sının ekolojik kökenli ürünleri
tüketmeyi tercih ettikleri saptanmıştır. Erkeklerde ise
bu oranın % 39 olduğu tespit edilmiştir. Araştırmaya
katılanların % 48’i özellikle meyve ve sebzelerde
değişime uğramamış ürünleri tercih ettiklerini
belirtmişlerdir. 1999’da yapılan “European Public
Concerted Action Group Anket”inde ise katılanların
% 74’ü GDO’lu ürünlerin etiketlenmesi gerektiğine
inandıklarını, % 60’ı yeni gelişmelerde kamunun
da görüşünün alınmasını istediklerini ve % 53’ü ise
mevcut düzenlemelerin kişileri korumada yetersiz
kaldığını belirtmişlerdir. 1998’de İngiltere’de yapılan
bir diğer çalışmada da yanıt verenlerin % 77’si GDO’lu
bitkilerin ve gıdaların yasaklanması gerektiğini, % 61’i
ise GDO’lu gıdaları yemeyi tercih etmediklerini ifade
etmişlerdir


✅SONUÇ
Biyoteknolojik ürünlerin önümüzdeki yıllarda
tarımsal üretim yanında tüm yaşantımızda önemli bir
yer tutacağı görülmektedir. GDO’lar hakkında devam
eden çalışmalara rağmen yeterince deneysel bulgu
olmadığından yararları veya zararları konusunda kesin
bir yargıya varmanın şu an için mümkün olmadığı
düşünülmektedir. Bu bağlamda, çevremize ve gelecek
nesillere olabilecek etkilerinin ve risklerin en aza
indirilmesi için gerekli önlemler zaman geçirilmeden
alınmalıdır (2). Yapılan anketler, tüketicinin alacağı
ürünün “GDO’lu” olup olmadığını bilmek istediğini
göstermektedir. Bu nedenle tüketicinin tercihine göre
seçim yapabilmesi için ürünlerin “GDO’lu” etiketi
taşımasının ve bu konudaki yasal düzenlemelerinin
ivedilikle tamamlanmasının yanısıra GDO konusunda
halkın bilinçlendirilmesi ve bu konudaki eğitimlere
önem verilmesinin son derece önemli olduğu
düşünülmektedir.

2. Slayt ❗

Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) Tarım ve
İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri*
Avcılık ve toplayıcılık şeklindeki göçebe konumdan yerleşik tarımcı konuma geçen
insanoğlu, binlerce yıldır seçmiş olduğu bitkileri yetiştirip, geliştirerek ve evcilleştirdiği
hayvanları daha da iyileştirerek tarımsal üretimi artırma yönündeki çabalarını
sürdürmektedir. Dünya üzerindeki nüfusun artmasıyla birlikte bu çabalar daha da
hızlanmış, zamanla yeni teknikler geliştirilmiş ve tarımla uğraşan yeni bilim dalları ortaya
çıkmıştır. Malthus’un insanların yeterli gıda maddesi bulamayarak büyük bir felakete
uğrayacakları öngörüsü (Malthus, 1798) de tarımsal tekniklerin gelişmesi ve üretimdeki
artış nedeniyle gerçekleşmemiştir

GD Ürünlerde Dünya’da Mevcut Durum⚓
🚜GDO’ların Tarım Üzerine Etkileri🌾
GDO ile genellikle, yeni geliştirilmiş mikroorganizmaların eldesi, tarımsal ürünlerde
verim artırılması, ürünlerin raf ömrünün uzatılması, çiğ ürünlerde besin unsurlarının ve
bileşenlerinin geliştirilmesi ve bitki ve hayvanlarda hastalıklara direncin artırılması gibi
avantajların sağlanması beklenmektedir. Halen ticari olarak üretimi yapılmakta olan GD
ürünlere aktarılmış özellikler incelendiğinde, bunların daha çok girdiye yönelik, yani
doğrudan çiftçiyi ilgilendiren herbisitlere dayanıklılık, böceklere dayanıklılık, virüslere
dayanıklılık gibi özellikler olduğu görülmektedir. En yaygın olarak aktarılan özellik
herbisitlere dayanıklılık olup, bu çiftçilerin üretim maliyetlerini önemli ölçüde
azaltmaktadır. Yine Lepidopter’lere dayanıklılık sağlayan Bacillus thuringiensis endotoksin
geni (Bt), özellikle mısır ve pamuk yetiştiriciliğinde zararlı olan tırtıllara karşı etkili
olmakta; dolayısı ile tarımsal mücadele ilaçları kullanımını azaltmakta böylece hem üretim
maliyetini düşürmekte hem de kimyasal ilaçların çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz
etkilerini ortadan kaldırmaktadır

 🧑‍⚕️GDO’ların Sağlık Üzerine Etkileri
GD ürünlerin insan sağlığı ve çevre üzerindeki olası olumsuz etkileri uzunca süredir
tartışılmaktadır. Bu yeni teknolojinin riskleri göz önünde bulundurularak bir çok ülke bu
ürünlerin doğaya salınımları konusunda sıkı bir kontrol sistemi uygulamakta ve gıdaların
bu tür ürünlerden yapılmaları yada bunları içermeleri durumunda ürün etiketlerinde beyan
edilmeleri zorunluluğu getirmektedir.

🇹🇷Biyogüvenlik ve Türkiye’deki Durum
AB ülkelerinin de aralarında bulunduğu 107 ülkeyle birlikte Türkiye’nin de 2000
yılında imzaladığı Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’nün gereğini yerine getirmek
amacıyla ve TÜBA ile TÜBİTAK’ın oluşturduğu “Biyoteknoloji/Gen Mühendisliği
Çalışmalarında Düzenleyici Kuralların Belirlenmesi konulu çalışma grubunun önerisiyle
kurulan Ulusal Biyogüvenlik Komitesi, halen ulusal biyogüvenlik mevzuatlarının AB
mevzuatları ile uyumlulaştırılarak yürürlüğe girmesi yolunda Acil Eylem Planı hazırlık
çalışmalarını sürdürmektedir (Çolak, 2008; Yanaz, 2008). Protokol insan sağlığına ilişkin
riskleri de dikkate alarak biyoçeşitliliğin sürdürülebilir kullanımı ve korunmasına etkisi
olabilecek tüm GDO’ların sınıraşan hareket, transit, ele alınış ve kullanımını
kapsamaktadır.

✅Sonuç ve Öneriler
Dünyada ticari olarak üretimine 1996 yılında başlanılan transgenik bitkilerin ekim
alanı yaklaşık 70 kat artarak günümüzde 115 milyon hektara yaklaşmıştır. Son yıllarda,
biyoteknoloji ve genetik mühendisliğinde gen klonlaması, transformasyon gibi yeni gen

3. Slayt ❗
🔋Rekombinant DNA Teknolojisi
Son 30 yılda biyoteknolojideki geliĢmeler, bilim insanlarına bitki ve hayvanların genetik
yapılarını, gıda, tekstil ve sağlık alanlarında kullanılmak üzere, normalde doğasında
olmayan özellikler elde edebilecek Ģekilde değiĢtirme imkanları sağladı. Rekombinant
DNA Teknolojisi, transgenik teknolojisi, gen teknolojisi veya diğer bir ifade ile modern
biyoteknoloji kullanılarak bitki, hayvan veya diğer organizmaların genetik yapıları
üzerinde değiĢiklikler yapılarak doğal koĢulların dıĢında, laboratuar çalıĢmaları ile,
ortaya çıkarılan ürünler olan transgenik ürünler, biyotek ürünler veya GDO‘lar herhangi
bir canlı türünden gelen genetik materyali taĢıyabilirler. Örneğin, bakteriyal veya viral
bir genin bir bitki veya hayvana aktarılması ile birlikte bu gene daha önce sahip
olmayan bu canlı ilgili genin ürününü tasarlandığı üzere bol miktarda üretebilir.
Potansiyel olarak aktarılacak genlerin sayısı ve aktarılacak organizmalar sınırsız
sayıdadır. Yani, ihtiyaç duyulan, talep edilen herhangi bir gen, hatta sentetik
koĢullarda üretilmiĢ olup doğal olarak herhangi bir canlıda varolmayan bir gen de
aktarılabilir. 

🤖GDO’lar ve Herbisit Dirençliliği
Bugün birçok insan GDO‘nun yeterince baĢarılı olamadığı düĢüncesini taĢımaktadır.
Bunun en önemli nedenlerinden birisi teknolojinin odaklandığı karakterlerle ilgilidir.
Bunlar genelde herbisit toleranslılığı ve böceklere dirençli ürünlerdir. Tarımsal
piyasada hakimiyet sağlayan bu ürünlerden herbisit toleranslılığının ABD‘deki herbisit
dirençli yabancı otların geliĢmesinde önemli bir rolü olup olmadığı en önemli tartıĢma
konularının baĢında gelmektedir. Herbisitler üretim alanındaki istenmeyen yabancı
otları ortadan kaldırmak üzere tasarlanmıĢ kimyasal ajanlardır. Bu yabancı otlar esas
ürünle beraber tarlada büyüyüp, nem, ıĢık ve topraktaki elementler için rekabete
girerler ve tüm tarlayı kaplayarak ürünün önemli derecede (bazen ekim alanının
yarısını istila ederek) verimini etkilerler. Herbisitler zararlı bitkilere karĢı kullanıldığında
yabancı otlar ile beraber tarladaki esas bitki de bir miktar bu ilaçlardan etkilenmekte,
dolayısıyla verim düĢmektedir. Esas bitkinin herbisitlerden etkilenmemesi için,
kullanılan ilaca karĢı toleranslı olması gerekmektedir. ĠĢte biyoteknoloji de burada
devreye girmekte, tarladaki esas bitkinin herbisitlerden etkilenmemesini sağlayacak
genler kendisine biyoteknolojik yöntemlerle transfer edilmektedir

🤖Yeni Nesil Transgenikler
Ġlk transgenikler piyasaya çıktığında beklentiler o kadar yüksekti ki, açlık sorununun
ortadan kalkmasının yanında son derece besleyici gıdaların market raflarında kısa
süre içinde yerlerini alacağı düĢünüldü. Çevreyi de kirletmekten vazgeçecektik. Her ne
kadar çevreye etki değerlendirmelerinde geleneksel üretimlerle mukayese edildiğinde
çok daha az kimyasalın biyotek ürünlerle birlikte doğaya verildiği sonucuna varılmıĢ
olsa da temelde bu oluĢturulan beklentinin çok altında kalınmıĢtır. Hatta glifosat
üreticilerinin GDO‘lu ürünlerle birlikte hem ilaçtan hem de tohumdan elde ettikleri çok
yüksek karlılıkları GDO karĢıtlarını öyle rahatsız etmiĢtir ki, bu gruplar söz konusu bu
teknolojik tohumların ilgili Ģirketlerce üretilmesinin yegane sebebinin daha çok
kimyasal satmak olduğu kanaatine varmıĢlardır. Nihayetinde onlarca yıl bu teknoloji ile
özdeĢleĢen topu topu iki karakter olmuĢtur, herbisit toleransı ile böcek dirençliliği.
Neyse ki bu algı önümüzdeki dönemde hızla değiĢecektir çünkü yeni nesil biyotek
ürünler tünelin ucunda gözükmüştür.

🔔Ülkemizde, Avrupa’da ve ABD’de GDO düzenlemeleri
Ülkemizde GDO hakkındaki ilk mevzuat çalıĢmaları o dönemki ismiyle Tarım ve
KöyiĢleri Bakanlığı tarafından 1998 yılında baĢlatılmıĢtır. Bu mevzuat yurtdıĢında ve
yurt içinde geliĢtirilmiĢ olan GDO için uygulanacak prosedürleri kapsamaktaydı. 2003
yılında ise Türkiye, Cartagena Biyogüvenlik Protokolü‘nü imzalaması ile Biyogüvenlik
Yasası çıkartma yükümlülüğü altına girmiĢ oldu. Bu protokol GDO‘yla ilgili prosedürleri
de kapsayan, biyoçeĢitliğiliğin sürdürülebilmesi ve korunması ve hızla günümüze
adapte olan modern biyoteknolojinin etkileri, güvenliği ve insan sağlığı için alınan
riskleri değerlendiren yasal düzenlemelerden oluĢmaktadır. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı‘ndan, Biyogüvenlik Kanunu öncesinde 26 Ekim 2009‘da Gıda ve Yem
Amaçlı Genetik Yapısı DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar ve Ürünlerin İthalatı, İşlenmesi,
İhracatı, Kontrol ve Denetimine dair yönetmelik Resmi Gazete‘de yayımlandı. Daha
sonra yayımlanan yönetmeliklerde bazı değişikliklere de gidildi.

🐬Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve
Gıda Güvenliği

ÖZET Günümüz dünyası her gün yeni teknolojilerle tanışmakta, bu teknolojiler yaşam şekillerimizi
etkilemektedir. Biyoteknolojik alanda meydana gelen gelişmeler birçok alanda olduğu gibi gıda sek-
töründe de değişimlere yol açmıştır. Geleneksel yöntemlerle yapılan üretimler yerlerini biyotek-
nolojik yöntemlere bırakmaya başlamıştır. Bu durum karşımıza Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar
(GDO) kavramını çıkarmıştır. GDO’lu ürünler 1996 yılından itibaren ticari olarak ekilmeye baş-
lanmış olup günümüzde küresel olarak 180 milyon hektarlık alanda üretilmektedir. İnsan sağlığı-
nın korunmasında temel faktörlerden biri olan gıda güvenliği, genetiği değiştirilmiş (GD) ürünler
ile tehdit altına girmiştir. Bu derlemede genetiği değiştirilmiş ürünlerin gıda güvenliği ve sağlık
üzerine etkileri literatür verileri eşliğinde incelenmiştir.

🛸BİYOTEKNOLOJİİ VE GENETİĞİ
DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR
Bitkileri modifiye etmek için kullanılan ilk yöntem ilgili
bitki türleri arasında yapılan çaprazlamayla ürün elde edil-
mesi olmuştur. Bunu hibrit ıslahı, mutasyon ürünler ve
1930’lardaki doku-hücre kültürleri takip etmiştir. Ürün-
lerin genetiğinin değiştirilmesi ile ilgili biyoteknolojik ça-
lışmalar, 1980’lerde araştırma geliştirme faaliyetlerine
yoğun bir şekilde konu olmuştur ve bunun ticari uyarla-
ması 1996’da başlamıştır. Bugün en umut verici ıslah tek-
nolojileri genom düzenlemelerini içermektedir.

👮GIDA GÜVENLİĞİNDE BİYOTEKNOLOJİNİN YER
Güvenli, sağlıklı ve kültürel olarak kabul edilebilir gıda-
lara sahip olmak tüm insanların doğal hakkıdır. Gıda
egemenliği kendi gıda sistemlerimizi belirleme ve top-
lumdaki herkesin gıda güvenliğini sağlama hakkıdır.
2007-08 yıllarında ortaya çıkan küresel gıda krizi ve
yüksek gıda fiyatlarından dolayı gıda güvenliği birçok
ülkede büyük bir endişe oluşturmuş, Asya ve Afrika’daki
bölgesel bloklar ile uluslararası kalkınma ajanslarının
gündemine yeniden girmiştir. Özellikle gelişmekte olan
birçok ülke gıda güvenliğinin ulusal bir mesele olduğu-
nun farkına varmışlardır.

Gıda güvenliğinde esas biyoteknoloji uygulamaları,
daha fazla gıda ve yem üretiminin sağlanması için bi-
yoteknolojik ürünlerin denenmesiyle başlamıştır. Bi-
yoteknoloji gıda güvenliğinde spesifik olarak aşağıdaki
konuları ele alır.
1) Daha düşük ve istikrarlı fiyatlar ile daha fazla
gıda üretimi sağlamak
2) Üretimde iş gücü tasarrufu sağlamak
3) Pestisit kirliliği gibi olumsuz dış etkileri azaltmak
4) Kuraklık, sel gibi çevresel sorunların bu süreç-
teki etkisini azaltmak
5) Zararlı böcekler, hastalıklar gibi biyolojik sorun-
ların etkisini azaltmak
6) Gıdaların besleyici değeri ve güvenliğini artırmak
7) Gıda ticaretini artırmak.

Biyoteknoloji gıda güvenliğinin her boyutunda
(kullanılabilirlik, fiziksel erişim, ekonomik erişim ve
kullanım) rol oynar. Üretim sürecinde gıdaların kullanı-
labilirliğini etkileyen önemli parametreler aşağıdaki gi-
bidir:
1) Ürün verimi: Bt/herbisit toleransı, gelişmiş foto-
sentez, hastalık direnci
2) Teknolojiye erişim: Herbisit toleransı, korumalı
toprak işleme
3) Biyoyakıt için rekabet edebilen kullanımlar: Bt /
herbisit toleransı
4) Hayvan besleme için rekabet edebilen kullanım-
lar: Fitaz (phytase)
5) Kötü hava koşullarının sıklığı gibi çevresel fak-
törler: Kuraklık toleransı, su baskını toleransı, ısı stresi
toleransı
6) Bozulmuş toprak: Tuzluluğa tolerans
7) Besin kalitesi: Yüksek demir seviyesi gibi biyo-
teknolojik ürünlerin artırılmış besleyici değeri
8) Tazelik: Gıdalarda bozulmanın geciktirilmesi

☢️TRANSGENİK ÜRÜNLERİN (GDO)
BİYOTEKNOLOJİDEKİ YERİ
1970’li yılların başına gelindiğinde biyoteknolojik yön-
temlerle yapılan çalışmalar ön plana çıkmıştır. Gelişen
modern biyoteknoloji teknikleri ile canlıların genetik
yapısında geleneksel ıslah metotları ile elde edilemeyen
değişikliklerin gerçekleştirilmesi mümkün kılınmıştır.
Biyoteknolojik yöntemlerle kendi türü haricinde bir tür-
den gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilmiş bitki,
hayvan ya da mikroorganizmalar ve bunlardan üretilen
gıdalar elde edilmiştir.
10
Modern biyoteknoloji “rekombinant DNA, nükleik
asitlerin hücre veya organellere doğrudan enjeksiyonu,
farklı taksonomik gruplar arasında uygulanan hücre füz-
yonu gibi tabii fizyolojik çoğalma ve rekombinasyon en-
gellerini ortadan kaldıran ve klasik ıslah ve seleksiyon
yöntemlerince kullanılmayan in vitro nükleik asit tek-
niklerinin tamamı” olarak ifade edilmektedir.

🎥TRANSGENİK ÜRÜNLERLE
HEDEFLENENLER VE GÜNÜMÜZ SONUÇLARI
Transgenik ürünlerle hedeflenen temel düşünce yüksek
miktarda ve kalitede ürün almak amaçlı olmuştur. Bu
amaçla geleneksel kültür çeşitlerinin veya bunların ya-
bani akrabalarının genetik yapıları değiştirilmektedir.
Hastalıklara ve zararlılara karşı dayanıklılık, yabancı ot
ilaçlarına dayanıklılık, meyve olgunlaşma sürecinin de-
ğiştirilmesi, gıdaların besin öğelerince zenginleştirilmesi
ve iyileştirilmesi, raf ve depolama ömürlerinin uzatıl-
ması ve aromanın artırılması tarımsal biyoteknolojide
üzerinde en çok çalışılan özelliklerdir. Modern biyo-
teknolojinin tarımda kullanılmasıyla hastalık ve zarar-
lıların etkisinin azaltılmasının yanında bu üretim tarzı
ile tarım ilacı kullanımının da azalacağı ve böylece daha
çevre dostu üretim olacağı iddia edilmiştir. Ancak son
yıllardaki gelişmeler bu beklentilerin tersini işaret et-
mektedir. 2003 Kasım ayındaki bir çalışma raporunda,
ABD’deki transgenik mısır, soya ve pamukta geçmiş yıl-
lara göre daha fazla pestisit kullanıldığı bildirilmekte-
dir. Brezilya’da kullanılan pestisitlerin 1/4 ü (50.000
ton) soya tarımında kullanılmaktadır. Pestisit kullanımı
her yıl %22 artmaktadır.

GDO’ların İnsan Sağlığı Üzerinde Olumsuz Etkileri❓
1) Allerjik etkiler: Bilinen en yaygın etkilerinden-
dir. Organizma tanımadığı proteinlere karşı alerjik re-
aksiyonlar gösterebilir. Neticesinde bireysel hassasiyete
bağlı olarak ortaya ölüme kadar gidebilecek sonuçlar çı-
kabilir. İngiltere’de GD soyanın kullanılmaya başlanma-
sından sonra, soya alerjilerinin %50 oranında arttığı
bildirilmiştir.
 Bir başka çalışmada, Bt endotoksini üret-
mek üzere modifiye edilmiş bir mısır türünün, alerjik hi-
persensiviteyi de içeren immünolojik cevaplara neden
olduğu belirtilmiştir.

2) Toksik etkiler: GDO’lu gıdalarla ilgili bir başka
sağlık şüphesi GD organizmalar tarafından toksit meta-
bolitlerin oluşturulmasıdır. Genetiği değiştirilmiş bitki-
lerde bulunan, zararlı ot ve böcek öldürücü genler ile
terminatör genler etkilerini toksin üreterek göstermek-
tedir. Bu toksinlerin doku ve hücrelerde birikmesi önemli
riskler oluşturmaktadır. Bu durumun atılım organlarında
nasıl bir etki doğuracağına dair sorgulamalar olmuştur.
Yapılan bir araştırmada, farelerin GD mısır (MON863)
ile 90 gün beslenmesi neticesinde idrarlarında fosfor ve
sodyum atılımının azaldığı, karaciğerde yağlanmanın art-
tığı yani bu iki atılım organının hasarlanma bulguları gös-
terdiği ifade edilmiştir. Bu etki doza bağımlı artmakta
olup daha çok tüketenlerde daha şiddetli seyir şekillen-
miştir.

3) Antibiyotiklere dirençlilik: Genetik değişim sü-
recinde antibiyotik dirençli genlerin kullanılması anti-
biyotiklere karşı bir dirençlilik oluşma şüphesini akla
getirmektedir. DSÖ’nün bir uzman panelinde hücreye
gereksiz DNA dizilimleri (işaretleyici genler) katan yön-
temlerin terkedilmesi yönünde karar çıkmıştır.
21,22Fakat
günümüzdeki gelişmeler, bu uyarının dikkate alınmaya-
rak biyoteknoloji endüstrisinin bu genleri kullanmaya
devam ettiğini ve alternatif işaretleyici gen arayışlarına
da girilmediğini göstermektedir.

4) Kanser Riski: Hiçbir kanser araştırmasında so-
nuçlar kısa süreli araştırmalar neticesinde ortaya koyu-
lamamaktadır. GDO’ların kanserojen etkilerine dair
yapılan çalışmalarda elde edilen veriler bu yönde bir et-
kinin olabileceğine dair şüpheler doğurmaktadır. Nor-
mal şartlarda gıdalar ile alınan DNA, bağırsaklarımızda
parçalanmaya uğramaktadır. Fakat alışageldiğimizin öte-
sinde DNA ihtiva eden bazı gıdalarda bu süreç farklı iş-
lemektedir ve bu DNA’lar yapısal değişime uğramadan
kalabilmektedir. Dolayısıyla teorik olarak gıdalarla alı-
nan yabancı DNA parçalarının sindirim sisteminde tam
olarak sindirilmeden dolaşım sistemine geçmesi, oradan
da insan veya hayvan hücrelerine geçme olasılığının
mümkün olabileceği düşünülmektedir.

SONUÇ🚨
Analiz ve teşhis yöntemlerinde son çeyrek asırda çok yol
kat edilmiş olmasına rağmen GDO ile ilgili bilimsel araş-
tırmalar birbirleriyle çelişkili sonuçlar ortaya koymakta-
dır. Fakat bilimde ihtiyatlılık ilkesi denen bir durum
vardır. Bu ilkeye göre, bir durum karşısında insan sağlı-
ğına yönelik risk varsa buna karşılık önlemler alınmalıdır.
Özellikle genetikle ilgili yapılan çalışmalarda somut veri-
ler ve bunların insanlar üzerindeki etkileri belki nesiller
sonra ortaya çıkacaktır. Ayrıca GD ürünler ile ilgili tartış-
maların en önemli ayağı sağlık ve gıda güvenliği konu-
sunda olmakla birlikte bunun çevresel, sosyo-ekonomik,
toprak ve bitki sağlığı dolayısıyla ekolojik boyutları da var-
dır. Günümüz dünyasında gelişmiş ülkelerin ticari kaygı-
larının ne boyutta olduğu, ülkesel çıkarları uğruna neleri
yapabilecekleri farklı coğrafyalarda yaşamsal hakları göz
ardı ederek uyguladıkları politikalardan da anlaşılacaktır.
Bu durum bize GD ürünler ile ilgili neden ihtiyatlı dav-
ranmamız gerektiğine dair yeteri ipucu vermektedir. Şu
ana kadar ortaya koyulan bilimsel verilerde bize bu tedbir
içinde olmamız gerektiğini işaret etmektedir.

Son Hafta GDO Sınava Hazırlık 

Transgeneit bitki :Biyoteknolojik yöntemlerle kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilmiş bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara genel olarak GDO ya da kısaca “transgenik ürünler” adı verilmektedir. Rekombinant organizma
İlk Transgenit bitki Domates 

GDO üretimi 2 yöntemle gerçekleşir

Gen Ekleme
Gen Çıkarma

Gen Ekleme
Gen ekleme, canlı bir DNA’nın düzenlendiği genetik mühendisliğinde kullanılan, bazı durumlarda varolan genleri başka bir bitki veya hayvandan alınan genlerle değiştiren bir tekniktir (Klonlama yöntemidir)

Gen çıkarma 
bir veya birden fazla gen aktif edilerek yapılmaktadır ( O geni o bitkide aktif hale getirme )
 
Herbisit : Yabancı otlarla mücadelede kullanılan zirai ilaçtır

Biyo Teknoloji nedir : Bitki, hayvan veya mikroorganizmaların tamamı ya da bir parçası kullanılarak yeni bir organizma (bitki, hayvan ya da mikroorganizma) elde etmek veya var olan bir organizmanın genetik yapısında arzu edilen yönde değişiklikler meydana getirmek amacı ile kullanılan yöntemlerin tamamına Biyoteknoloji denmektedir.


Pestisit
Bakteri, virüs ve haşerelerin zararlı etkilerini ortadan kaldırmak için kullanılan kimyasallar, bazı organik bileşenler, dezenfektanlar gibi maddelere ve yöntemlere ''Pestisit'' ismi verilir.

 Yeşil devrim 1940 1970 bilim ve teknolojinin tarım alnında getirdiği yenilikleridir.

 🧬Rekombinant DNA Teknolojisi:
Rekombinant DNA teknolojisi, doğada kendiliğinden oluşması mümkün olmayan, çoğunlukla farklı biyolojik türlerden elde edilen DNA moleküllerinin, genetik mühendislik teknolojisiyle kesilmesine ve elde edilen farklı DNA parçalarının birleştirilmesi işlemlerini kapsayan bir teknolojidir. Rekombinant DNA ise; bu işlem sonucu üretilmiş olan yeni DNA molekülüne verilen isimdir ve kısaca rDNA olarak yazılır💡 

Rekombinasyon ➡️Çeşitlenme

Kırlma bölgeleri arasında parça alışverişi gerçekleşir.
Eşeyli üreme 

Bakterilerde Rekombinasyon 💡
⚕️Transformasyon.
⚕️Konjugasyon.
⚕️Transdüksiyon.


Rekombinant 
Bir genin klonlanması 4 aşamada gerçekleşir

Gen klonlanması:
hedef bir gen veya genleri taşıyan bir DNA bölgesini genom içinden ayırıp daha küçük ve çoğaltılabilir moleküller halinde elde etmektir.

1.Gen izalasyonu
2.Uygun gen Taşıma aracı (vektör)
3.Genin hücreye sokulması
4.Geni içeren hücrenin seçimi


Yayın yönetmeni: Ferdi Yıldız 

Hiç yorum yok

Sizleri daha ilerilere taşıyabilmek için burdurdayız

Adım adım YKS kolaytyt.blogspot.com. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Efsane

Lokman Hekim The And

Soru¹ ❓KORUNMA İHTİYACI OLAN ÇOCUK (KİOÇ) KİMDİR? 🅰️5395 Çocuk Koruma Kanununa göre; 18 yaşını doldurmamış bedensel, zihinsel,...